AYETLERİN NÜZUL SEBEBİ NE DEMEKTİR?
Âyetler ekseriyetle bir sual veya hâdise dolayısı ile
inerdi. Âyetin nüzulüne (inmesine) sebep olan hâdise veya suale “sebeb-i nüzûl”
diyoruz.
ÖRNEKLER:
1- Katafan kabilesinden bir adamda kardeşinin yetim oğlunun malı vardı. Yetim bülûğa erince amcasından malını istedi, vermedi. Peygambere müracaat ettiler: "Yetimlere mallarını verin" âyeti nâzil oldu. İşte böyle hâdiseler dolayısıyla âyetler inerek İslâm cemiyetinde ahkâm vaz olunuyordu.
2- Resulûllah, Mersidi Ganevi'yi, Mekke'deki zayıf Müslümanları getirmek üzere oraya göndermişti. Ganevi Mekke'ye vardığı zaman müşriklerden bir kadın, cahiliye zamanında olduğu gibi kendisini ona arz etti (ilişki teklif etti). Kadın güzel ve zengindi. Fakat Ganevî Allah’tan korkarak
ondan yüz çevirdi.
Kadın sonra ona evlenme teklifinde bulundu. O da kabul etti. Ancak bunu
Resulûllah’ın müsaadesine bağlı bıraktı. Ganevî, Medine'ye geldiği zaman
meseleyi Peygambere arz ederek bu evlenme işine izin istedi. O zaman Bakara
süresindeki şu âyetler nâzil oldu:1- Katafan kabilesinden bir adamda kardeşinin yetim oğlunun malı vardı. Yetim bülûğa erince amcasından malını istedi, vermedi. Peygambere müracaat ettiler: "Yetimlere mallarını verin" âyeti nâzil oldu. İşte böyle hâdiseler dolayısıyla âyetler inerek İslâm cemiyetinde ahkâm vaz olunuyordu.
2- Resulûllah, Mersidi Ganevi'yi, Mekke'deki zayıf Müslümanları getirmek üzere oraya göndermişti. Ganevi Mekke'ye vardığı zaman müşriklerden bir kadın, cahiliye zamanında olduğu gibi kendisini ona arz etti (ilişki teklif etti). Kadın güzel ve zengindi. Fakat Ganevî Allah’tan korkarak
“Müşrik kadınları iman etmedikçe, onları nikahla almayın...”
Birçok ahkâm da soru üzerine teşri olunmuş, hükmü bildirilmiş, cevap
verilmiştir. Bu sualleri Müminler, Yahudiler, Müşrikler soruyordu. Maksatları
muhtelifti:
Ekseriyetle "Yes'elûneke" (Sana soruyorlar) ibaresiyle başlayanlar şunlardır:
Yes'elûneke Anil-ehille; Sana hilâlları soruyorlar.
Yes'elûneke Maza Yünfikûn: Sana neyi infak edeceklerini
soruyorlar.
Yes'elûneke Anış-Şehril-Harâm: Sana şehri haramı soruyorlar.
Yes'elûneke Vel-meysiri: Sana şarap ve kumarı soruyorlar.
Yes'elûneke Anil-Yetâmâ: Sana yetimlerden ötürü soruyorlar.
Yes'elûneke Anil-mahîd: Sana hayzı soruyorlar.
Yes'elûneke Maza Uhille lehüm: Sana onlara neler helâl
kılındı diye soruyorlar.
Yes'elûneke Anis-saati: Sana kıyameti soruyorlar.
Yes'elûneke Anil-enfâli: Sana enfali, ganimeti soruyorlar.
Yes'elûneke Anir-ruh : Sana ruhu soruyorlar.
Yes'elûneke An Zül-karneyni: Sana Zülkarneyni soruyorlar.
Yes'elûneke Anil-Cibal: Sana dağlardan ötürü soruyorlar.
Bazen soran müphemdir, bazen insanlar soruyor gibi, umumîdir. Bazen ehli kitabın sorduğu tasrih olunur.
Müfessirler “sebeb-i nüzul” dediğimiz bu münasebetlere ehemmiyet vermişler, müstakil eserler meydana getirmişlerdir. Nüzulün sebebini anlamak Kuran'ı anlamakta esastır. Sebeb-i nüzul’ü bilmenin âyeti anlamaya büyük yardımı vardır.
Bazen soran müphemdir, bazen insanlar soruyor gibi, umumîdir. Bazen ehli kitabın sorduğu tasrih olunur.
Müfessirler “sebeb-i nüzul” dediğimiz bu münasebetlere ehemmiyet vermişler, müstakil eserler meydana getirmişlerdir. Nüzulün sebebini anlamak Kuran'ı anlamakta esastır. Sebeb-i nüzul’ü bilmenin âyeti anlamaya büyük yardımı vardır.
Eshab-ı Kiram da böyle idi. Hazreti Ömer bir defa İbn-i Abbas'a dedi ki:
Peygamber birken, bu ümmet nasıl olur da ihtilâfa düşer? İbn-i Abbas cevap verdi:
Yâ Emire’l-müminin! Kuran bize nâzil oldu, onu okuyoruz, ne
hakkında nâzil olduğunu biliyoruz. Bizden sonra bazı kavimler, cemaatler
olacak, Kuran okuyacaklar, fakat ne hakkında nâzil olduğunu bilmeyecekler. Her
birinin bir re'yi (görüşü fikri) olacak. Re'ye düşünce de ihtilâf edecekler,
ihtilâf da mukateleye, dövüşe götürür.
Buharî'nin nakline göre, İbni Mesud derdi ki: “Kitabullah’tan hiç bir âyet yoktur ki, nerede ve ne hakkında nâzil olduğunu herkesten daha iyi bilmiş olmayayım.”
O, sebeb-i nüzul’ü iyi bildiğinden yanlış tefsirleri
düzeltirdi.
Bir adam bir defa kendisine gelerek dedi ki:
“Mescitte bir adam var: -Göğün açık bir dumanla geleceği günü bekle- âyetini şöyle tefsir ediyor: Kıyamet gününde insanları bir duman kaplayacak, nefeslerini tıkayacak...”
İbni Mesud dedi ki:
“Kim bir şey bilirse söylesin, bilmezse Allah bilir, desin.
Bu âyetin nüzul sebebi vardır. Kureyş, Resulûllah’a karşı gittiklerinden beddua etti. Kıtlık oldu. Kureyşliler açlıktan leşleri, kurumuş derileri yediler. O derece zayıflamışlardı ki, gözlerinin feri kaçmış, her tarafı dumanlı görüyorlardı, bu onu anlatır.
Ebu Süfyan'ın müracaatı üzerine Resulûllah dua etmiş, kıtlık zâil olmuş, fakat Kureyş yine düşmanlığını göstermiş, sonunda Kureyş’in uğrayacağı azabın daha şiddetli olacağı bildirilmişti. Bu da Bedir harbinde tahakkuk etmiştir.
İşte bu âyetler onu anlatır:
“Dinle, bir gün gök apaçık dumanlı olacak, Herkes bunu acı bir azap sayacak: "Ya Rab, bizim üzerimizden bu azabı kaldır, iman edeceğiz!" diyecekler. Onlar nasıl ibret alabilirler ki onlara her şeyi izah eden bir Peygamber geldiği halde ondan yüz çevirerek: "Bu adam kendine bir takım şeyler öğretilmiş bir mecnundur'' dediler. Biz azabı biraz kaldıracağız, fakat yine döneceksiniz. Biz de size büyük darbeyi indireceğiz ve sizden intikam alacağız.”
Bu âyetin nüzul sebebi vardır. Kureyş, Resulûllah’a karşı gittiklerinden beddua etti. Kıtlık oldu. Kureyşliler açlıktan leşleri, kurumuş derileri yediler. O derece zayıflamışlardı ki, gözlerinin feri kaçmış, her tarafı dumanlı görüyorlardı, bu onu anlatır.
Ebu Süfyan'ın müracaatı üzerine Resulûllah dua etmiş, kıtlık zâil olmuş, fakat Kureyş yine düşmanlığını göstermiş, sonunda Kureyş’in uğrayacağı azabın daha şiddetli olacağı bildirilmişti. Bu da Bedir harbinde tahakkuk etmiştir.
İşte bu âyetler onu anlatır:
“Dinle, bir gün gök apaçık dumanlı olacak, Herkes bunu acı bir azap sayacak: "Ya Rab, bizim üzerimizden bu azabı kaldır, iman edeceğiz!" diyecekler. Onlar nasıl ibret alabilirler ki onlara her şeyi izah eden bir Peygamber geldiği halde ondan yüz çevirerek: "Bu adam kendine bir takım şeyler öğretilmiş bir mecnundur'' dediler. Biz azabı biraz kaldıracağız, fakat yine döneceksiniz. Biz de size büyük darbeyi indireceğiz ve sizden intikam alacağız.”
Buharî ve Müslim rivayet ediyorlar:
"Verilenlere sevinenler..." âyetini Mervan bin Hakem anlayamadı. Tereddüde düştü: "Eğer herkes verilenle sevinince ve yapmadığı bir şeyle övününce azap olunursa birimiz kurtulamayız." dedi.
Hazret-i İbn-i Abbas ona âyeti nüzul sebebiyle izah etti: "Bu âyet ehli kitap hakkında inmiştir. Peygamberimiz onlara bir şey sordu, sakladılar. Yanlış haber verdiler, sorulanı haber vermişler gibi gösterdiler ve övünmek istediler. İşte âyet bunların riyakârlığını anlatır."
Nüzul sebebine dayanan bu izahtan sonra Mervan'ın müşkili halledilmiş oldu.
Âyetler hâdiselere göre iniyordu. Nisa Sûresi, Uhud harbinden sonra nâzil oldu. Bu harbte şehit düşenler olmuştu. Onların eşleri dul, evlâtları yetim kaldı. Onların ahvalini beyan etmek, bahis konusu yapmak lâzımdı; Evlenmeleri, yetimleri, bunlara temas edilerek bildiriliyor. İşte nüzul sebebi bu demektir.
KAYNAK: OSMAN KESKİOĞLU, KURAN-I KERİM BİLGİLERİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder